Menu

Görsel Mağazacılık Nereye Gidiyor?

Röpörtaj: MallX Perakende Sohbetleri, Birleşik araştırmacılar, Mart, 2024

Mine Erkan kimdir? (1)
(Selim Antay) Mine hanım merhaba, esas sohbetimize geçmeden önce kısaca
kendinizden söz eder misiniz? Mine Erkan kimdir? Bu yoğun temponuzda bize zaman
ayırmanız ise süper oldu.  Çok sorumuz ve sınırlı bir yerimiz var.
(Mine Erkan) Mimar Sinan üniversitesi Sahne ve Görüntü Tasarımı mezunudur. New Vision
Studio, Joe Weishar’dan ‘Visual Merchandising’ eğitimi almıştır. Kurumsal iş hayatına Görsel
Mağazacılık alanında Vakko ile başlamış, Persan, Boyner, Beymen ve Harvey Nichols’ta
toplam 15 yıl çalışmıştır. Ardından son 15 yıldır Görsel Mağazacılık alanında eğitim ve
danışmanlık vermektedir. Toplamda 30 yıldır bu sektörde çalışmaktadır.
(ME) 2010 yılında İstanbul Moda Akademisinde (İMA) Türkiye’de bu konudaki ilk sertifika
programı olan ‘Görsel Mağazacılık ve Vitrin Tasarımı ‘ programının ilk eğitmenleri ve
kurucularındandır. Halen bu programın lider eğitmeni olarak görev yapmakta, farklı marka ve
kurumlara eğitim ve danışmanlık vermektedir.
Görsel Mağazacılık Dünyasında Gelişmeler, Gençler IN (2)
(Selim Antay) Görsel Mağazacılık Müşteri Deneyimi sürecindeki en önemli
aşamalardan  biri ve önemi gittikçe daha da aratacak gibi de gözüküyor. Klasik
Merhandising’in, yani mağaza tasarımlarının hızla değiştiğini, marka-kavramları ve
anlatımlarında majör değişikliklere rastlamaya başladık. En dikkat edici diğer
gelişmeler;  “augmented reality” ve “akıllı yapay zeka” uygulamaları. Internet ve e
ticaret, CX uygulamaları ise ayrı başlıklar.  Size ilk yöneltmek istediğim soru;
mağazacılık nereye gidiyor? Gelecekte perakende dünyasında  ne gibi yeni
gelişmelerle karşılaşacağız?
(Mine Erkan) Merhaba, Öncelikle davetiniz için teşekkür ederim. Mağazacılık her şeyde
olduğu gibi bir değişim, dönüşüm içinde. Bir söz vardır ‘değişmeyen tek şey değişim kendisi’.
 Bu değişime uyum sağlayanlar büyüyerek devam edecek, eski sistemi devam ettirmeye
çalışanlarsa bir süre daha  muhafazakar müşteriler tarafından desteklenecek ama sonra
onlar da değişime ayak uydurmak zorunda kalacaklar, nereden yakalarlarsa.
Bir danışmanlık işimde firma sahibi şöyle demişti. ‘Mine hanım, bizim sadık müşterilerimiz
orta yaş ve üzeri, hatta yaşlılar da çokça var, zamanla onlar daha da yaşlanıp bazıları vefat
edince biz kime ürün satacağız, bir an önce müşteri kitlemizi gençleştirmemiz gerekiyor,
bunun için Görsel Mağazacılık yoluyla bir algı yaratabilir miyiz?’
Çok yerinde belki zamanlaması biraz gecikmiş bir soruydu. Mevcut orta yaş, sadık müşterileri
kaybetmeden gençlerin  de markanın sadık müşterisi haline gelmesi için hassas bir çalışma
yaptım.  Mağaza dekorasyonunda bazı klasik unsurları modernleştirip orta yaşı
kaçırmayacak ama gençlerin de hoşuna gidecek güncel trendlere uygun, form, renk ve
kelimelerin gücünü de kullanarak bir çalışma yaptım. Gençler olumlu reaksiyon gösterdi ve
yavaş yavaş bu markayı daha çok tercih etmeye başladılar.
Bu çalışma ve yaklaşımım mimari bir çalışmadan ziyade, benim çokça başvurduğum bir tür
makyajlama uygulamasıydı.  Mecbur kalmadıkça kırıp dökmeden dekorasyona dokunmak ve

ürün yerleşimini de bu bakış açısıyla yeniden ele almak, minimum masrafla maksimum etkiye
ulaşmak şeklinde ifade edilebilir.   Zaten artık bu yaklaşım benim çalışma mottom oldu.
Patronların da en sevdiği iş yapış tarzı.
Mağazacılığın nereye evrildiğinin cevabı geniş olmakla birlikte basitçe gençlerin peşinden
gidiyor, değişen yaşam trendlerine göre dönüşüyor diyebiliriz.  Y kuşağı ve Z kuşağının
alışkanlıklarını takip etmek çok önemli. Çünkü bu yaş grubu genel müşteri kitlesinin büyük
çoğunluğunu oluşturuyor.
Türkiye özelinde ise genç nüfusun toplam içindeki payı kabaca %50.  Gençler neyi seviyor,
takip ediyorsa o yönde değişiyor mağazacılık.  Bu sorunun cevabı sosyolojik olarak
düşünülmeli. Müşterilerin alışkanlıkları, ihtiyaçları, beğenileri ne yönde gidiyorsa mağazacılık
ta o yönde değişiyor. Bu sebeple Görsel Mağazacılık değişen yaşam alışkanlıklarını ve
trendleri mağaza ortamında, vitrinlerde müşteriye hissettirmeli, ancak bu şekilde başarılı
olabilir.  Ayrıca, Günümüzde aidiyet duygusu çok ihtiyaç duyulan bir şey haline geldi. Hele
pandemiden sonra daha da çok.
İşin Sonu E Ticaret ve Vitrinsiz Mağazacılık mı? (3)
(Selim Antay) Vitrin konusu özellikle pandemiden sonra çok değişime uğradı,
önemini yitirmeye başladı. Azınlıkta kalan belirli markalar hala çok önem veriyor o ayrı.
Ama Görsel Mağazacılık konusu gelişip başka bir yere evriliyor. İşin sonu e ticaret
veya vitrinsiz mağazacılık mı?
(Mine Erkan) E- ticaret ne kadar çok tercih edilse de fiziki mağazacılığın dünyada çok büyük
değişiklikler olmadıkça devam edeceğini düşünüyorum. Yani insanlar evden çıkabildiği
sürece mutlaka bir mağaza ortamına girip fiziki alışveriş yapmaya devam edecekler. Çünkü
alışveriş bir sosyal olgu ve etkinlik.
Deneyim mağazacılığı da zaten bu yüzden bu kadar önemli. Müşterinin mağazaya sadece
bir şey almak için değil, vakit geçirmek, ürünlere bakmak için de girdiğini biliyoruz. Hatta
alışverişlerin bir çoğu önceden planlanmadan yapılıyor ve büyük olasılıkla bu sırada
ihtiyaçları olmayan şeyleri satın alıyorlar. Bir hissin tatmini.
Mağaza ortamında müşteriyi keyifli bir ruh haline soktuğunuzda para harcamaya daha istekli
oluyor, daha doğrusu bunu para harcamak olarak değil de kendini ödüllendirmek, sevdiği
birini mutlu etmek için bir hediye almak, indirimli diye ihtiyacı olmayan bir şeyleri satın almak
(yine bir tatmin var burada, ne kadar da uyguna aldım diyor içinden) olarak görüyor.
Neyse ki kredi kartları var J para harcadığını hiç hissetmiyor, ancak kredi kartı ekstresi
geldiğinde fark ediyor. İronik olan bu işi yapan bizlerin de aynı durumda olması J. Bir avm’ye
vakit geçirmeye gidip alışveriş yapmadan dönen pek yoktur varsa bir madalyayı hakkediyor,
satış odaklı yerleşim tuzaklarına düşmediği için.
Vitrin tasarımı Görsel Mağazacılığın önemli bir konusu. Görsel Mağazacılık vitrin, mağaza içi,
personelin giyimi, mağazadaki müzik, koku yani gözle görülen her şey. Beş duyuyla mağaza
ortamında hissedilen her detayın ince ayarlanması.  Vitrin bu kapsamlı kavramın ilk görünen
yüzü. Bu yüzden çok önemli ama tek başına iyi olması yeterli değil.
Cazip ve müşteriyi içeriye çeken tasarım olarak başarılı bir vitrin, müşteriye mağaza içinde
benzer hisleri uyandırmıyorsa pek işe yaramaz, sonuçta alışveriş bir süreç. İnsanlar vitrine
maksimum 3-5 saniye bakıp içeri giriyor, vitrinde ilgisini çeken bir şey olmasa da markayı
daha önceden tanıyorsa vitrinden çok içerdeki deneyimine odaklanıyor. Bu sebeple birçok
marka vitrine daha az yatırım yapıp asıl müşterinin vakit geçirdiği alanda, mağazada görsel

düzenlemeyle etkisini bırakmaya gayret ediyor. Kimse vitrin içine giremez, ancak bakabilir,
çok hoşuna giderse fotoğraf çekebilir ama asıl deneyim mağaza içinde, yani satışa dönen yer
orası. Deneyim yaşaması için müşterinin bir ortamın içinde olması gerekli.
Bu sebeple benim tavsiyem müşterinin hızlıca bakıp gideceği vitrinlere tasarım olarak iyi
fikirler bulup, maliyeti düşük vitrinler yapılması yönünde. Başka bir yol da (Benim çok
kullandığım) tabi ki önce iyi tasarım olmak kaydıyla sezon ve temalara göre değişip
dönüşebilen, modüler tasarlanmış bir çok modülü uzun süre kullanabileceğiniz vitrinler.
Yaşanmış ve iyi bir örneği anlatmak isterim. Bir erkek markasına görsel tasarım- danışmanlık
yaparken vitrinlere büyükçe dikdörtgen puflar koymak istedim.  Ahşap ayaklı ve kaliteli bir
döşemelik kumaşla kaplanmış olmalıydı. Mağazalarda ayakkabı denenen bölümdeki pufların
pek kaliteli olmamakla birlikte çok eski yüzlü olduklarını görmüştüm. Görsel ekip tasarladığım
vitrinlerin maliyetlerini hesaplarken bu puflar toplam bütçe içinde yüksek bir meblağ
oluşturduğunu bildirmişti.  Müşteriye sunumumu yaparken bu pufların ayakkabı reyonlarında
tasarladığım stantlara uygun ölçülendirdiğimi, vitrin dönemi sona erdikten sonra orada
değerlendirileceğini söyleyince hızlıca maliyeti onaylandı. Böylece kalite algısı yüksek bir
malzemeyle ve düşük maliyetle vitrinimi oluşturabilmiştim. Danışmanlık kapsamında mağaza
içi yerleşimi ve tasarımı da olduğu için vitrin dönemi sonrası ayakkabı reyonu yeni
tasarladığım stand’lar ve puflarla çok şık görünüyordu.
(Selim Antay) Vitrinin etkisinin eskisi kadar güçlü olmadığını biliyoruz. Hatta çoğu
markanın mağazalarında vitrin yok.  Açık mağaza formatındalar. Büyük çoğunluğu için
firma logosu olmasa tüketicilerin hangi markanın mağazasında olduklarını anlamaları
oldukça güç. Ne oluyor?  Branding ve kavramsal farkların gelecekte hiç mi önemi
olmayacak?
(Mine Erkan) Görsel mağazacılık öncelikle göze hitabeden bir şey.  Yani öncelikle ürünün
sergilendiği alanların iyi tasarlanmış, iyi düzenlenmiş ve trendlere uygun kombinlenmiş
olması gerekiyor. İş deneyimlerimde sıkça rastladığım bir durumdan bahsetmek istiyorum.
Mağazanın tasarım aşamasında mimarlar görsel mağazacılarla beraber çalışması gereklidir.
Böyle olmayınca mimar ile ürün arasında bir kopukluk oluyor. Nedense hep mimari tasarım
bittikten sonra görsel mağazacılığın başlayacağı düşünülür. Bu yanlış bir kanı. Tasarım
donanımına sahip bir görsel mağazacılık uzmanı mimarlarla beraber mağazanın tasarım
aşamasında çalıştığında çok başarılı işler ortaya çıkıyor. Bu mimarın işini de kolaylaştırıyor.
Çünkü görsel taraf ürün odaklı, mimar ise mekan odaklı olduğundan beraber çalışılması en
optimal durum.
Maalesef defalarca geç kalınmış danışmanlıklar yaptım. Mimari tasarımı hali hazırda
tamamlanmış olan projelerde danışmanlık yaptığımda biraz zorlama işler çıkıyor. Bu konuda
ülkemizde bu algı oturmadığı için görsel çalışmalar sanki mimari işler tamamlandıktan sonra
başladığını düşüneneler çoğunlukta. Ama gerçek böyle değil. Umarım bu yazı dizimizle
sektörde bir miktar farkındalık yaratabiliriz.
Görsel Mağazacılık sadece ürün yerleşiminden ibaret değildir, ürün sunumu yapılan her
alanda tasarımı da kapsar, bu sebeple bir mağaza proje aşamasındayken görsel
mağazacının da işi başlar.  Müşteri deneyimi de işte tam da bu noktada görsel mağazacının
alanına giriyor. Ürün yerleşim, vitrin ve aktivite alanlarını işin en başında mimarla birlikte
planlamak gerekiyor.
Açık vitrin kullanma daha çok yaygınlaştı, bunun sebebi, müşteriyi bir an önce mağazaya
yani deneyim alanına davet etme isteği. Tüketici vitrine bakarken mağaza içini de
algıladığında çok daha fazla ürünü görebilir. Ayrıca açık vitrin kullanıldığında bazen vitrin

reyonun bir parçası gibi ürün sergileniyor. Arkası açık vitrin kullanımı markanın imajına ve
müşteriyle kurmak istediği bağa bağlıdır.
Yaratıcılıktan ve Sanattan Vaz mı Geçtik? (4)
(Selim Antay) Özellikle avm’lerde bulunan çoğu marka vitrin ve mağaza içi tasarıma
baktığımda – tabi bu konuda uzman olmadığımı ifade ederek ve bir standart müşteri
gözüyle yorumladığımın da altını çizmek istiyorum – mağazaları çok sıradan
buluyorum. Neredeyse aralarında sanatsal tasarım açısından bir fark yok.  Burada
önemli bir soru akla geliyor, markalar maliyet baskısı altında “yaratıcı ya da sanatsal
tasarım”’lardan vaz mı geçtiler?
Söz konusu süper tasarımları gerçekleştirecek liyakatte okullu, dünya çapında
gelişmeleri takip eden tasarımcıları bulmakta zorluk mu çekiliyor?   Tek düze vitrinler,
yaygınlaşan e-ticaret arayüzleri ve sosyal medya reklamlarının artan share of
voice’unu düşündüğümde dükkan konseptinin eski alışkanlıklar ve  formatta yoluna
devam etmeyeceği akla geliyor.
Gelecekte  Vitrinsiz ve fiziki varlığı olmayan bir perakendeciliğe gidiyoruz gibi
gözüküyor. Son günlerin  moda terimi “agilty” kavramını (tüm satış, pazarlama, üretim
süreçlerinde çevik ve hızlı dönüşüm yeteneği olarak tanımlanabilir) hesaba
kattığımızda  sanat şaheseri bir vitrin yapmanın günümüz koşullarında mümkün
olmadığının  farkına varıyorum.  Değişimin bu kadar hızlı olduğu bir dünyada statik
güzel bir vitrinin katma değer sağlaması pek akılcı gözükmüyor. Her şey dükkan içi
deneyim üzerine kurgulanmış durumda değil mi?
(Mine Erkan) Ne yazık ki bir çok markada vitrin tasarımı yapabilecek donanımda kişiler
çalışmıyor. Görsel ekip genel olarak “stylig” ve “yönetimsel becerilerde” uzmanlaşmış
kişilerden oluşuyor. Elbette onların da olması gerekli.  Ama tasarımcı olmamasının yarattığı
olumsuz durumların telafisi zor.  Türkiye’de çok kaliteli güzel sanatlar liseleri ve üniversiteleri
var.  Bu okullarda yetişmiş ve kendini geliştirmiş olan tasarımcılarla markalar müşteriyi
cezbeden ve satışa giden yolda önemli bir etki sağlayacak vitrinler tasarlayabilirler.
 Mağazaların çoğunun iyi bir vitrin ortaya koyamamasının arkasındaki en büyük neden
bünyelerinde böyle yetişmiş bir tasarımcı olmaması. Yani başarılı bir vitrin tasarımı
yapabilmek için Güzel Sanatlar gibi bir formal eğitim kurumundan mezun olunması, ardından
Görsel Mağazacılık eğitimi alınması kritiktir. Çünkü Güzel Sanatlar üniversitelerinde Görsel
mağazacılık ana bölüm dali olarak bulunmuyor. Son yıllarda benim de mezunu olduğum.
 Mimar Sinan  Sahne ve Görüntü Sanatları bölümünde ‘Görsel Mağazacılık’ dersleri veriliyor,
bu büyük bir aşama. Ancak oldukça az mezun veren, girmesi de zor bir bölüm. Bu derslerin
üniversitelerde yaygınlaşması gerekiyor.
Sanatsal vitrinleri lüks markalar hala yapıyor.  Alışveriş yapamasa da, bir çok kişi bu vitrinleri
dikkatle inceleyip, hayal dünyalarını genişletiyor ve iyi örneklerle karşılaşıp, belki zihinlerinde
bir kıyas noktası oluşturuyorlar.  Bu sebeple önemli bir misyonları var; “çıtayı yükseltmek”. 
“Geri dönüşüm”, “sürdürülebilirlik” ya da “ekoloji” gibi önemli konularda  mesaj vermek ve
farkındalık yaratmak için rol-model niteliğinde olan yerler olarak görüyorum.
(Selim Antay) Mağazalar arasındaki tek anlaşılır fark, giriş- alınlık bölümündeki marka
logoları. Sanki firmalar müşterinin yalnızca içeri girmesini ve ürünleri içeride
incelemesini istiyor değil mi?
(Mine Erkan) Müşteri deneyimi kavramı hayatımıza girdikten sonra alışveriş bu yöne evrildi.
Çünkü daha önce de söylediğim gibi satış mağaza içinde gerçekleşiyor. Çoğu satın alma
daha önce planlanmadan yapılıyor. İyi bir müşteri deneyimi için müstakbel tüketicinin üç

boyutlu bir alan içinde müşterinin beş duyusuna hitap edilebilmeli. Müşteri mağazaya
girdiğinde o kadar çok uyaran unsur var ki, görsel uyarılar, müzik, koku, ikram edilen bir
yiyecek-içecek, mağazanın ısısı, tabi buna satış personelin iletişimi de ekleniyor.  Mağaza
içinde kampanyaların, yeni sezon ya da tematik bir ürün grubunu en iyi şekilde
algılanabilmesi için tüm bu unsurlar birlikte iyi çalışıyor olması önemli.  Mağaza içinde
yaşadığı tüm bu deneyim aklındaki o marka ile ilgili algısını pekiştiriyor.
Mağazanın, markanın itibarına dönersek tabi ki  VM’den fazlasını içeriyor.  Reklamlar,
pazarlama aktiviteleri ve tabi ki ürün kalitesi ( ya da çok kaliteli olmasa da trendlere uygun
olması yani fast fashion mağazacılık) marka ile ilgili tüketicinin zihnindeki resmi tamamlıyor,
güçlendiriyor.
Füzyon Mağazacılığı, Eski ve Yeninin Karışımı (5)
(Selim Antay) Son günlerin çok duyulan -trendy-  söylemlerinden birisi  Füzyon
mağazacılık!  Ne olduğu hakkında kısaca bizi aydınlatır mısınız?  Klasik mağazacılıktan
farkı nedir? Gelecekte perakendecilere ve tüketicilere ne gibi faydalar sağlayacak?
(Mine Erkan) Füzyon mağazacılık kavramı en yeni mağazacılık trendlerinden biri.  Özellikle
pandemi döneminde online alışverişe alışmış müşterinin fiziki mağaza ortamında işini
kolaylaştıran bir sistem. Aslında online ve fiziki mağazacılığın karışımı. Mağaza içinde
tüketicinin dijital dokunma alışkanlıklarını ürün seçiminde kullanması alışverişte kolaylık ve
hız sağlıyor. Soyunma odaları dahil her yere kurulan interaktif ekranlarla müşteriye her
kanaldan ulaşılıyor.
Mağaza ortamında müşterinin cep telefonunu uygulamalar vasıtası ile alışverişe dahil eden,
anlık kampanyalar tanımlayan ya da mağaza içindeki ekranlardan aradığı ürünü kendinin
bulmasını sağlayan bazen de yine ekranlar aracılığıyla ürünleri tanıtan ve bazı markaların
uygulamaya başladığı ürünü denemeden üzerine giymiş ya da deneyimlemiş gibi ekranda
gösteren sistemler. Bu örneklere mutlaka başka interaktif uygulamalar da eklenebilir.
 Müşterinin alışmış olduğu ve kendini iyi hissettiği  bir ekrana dokunarak, kaydırarak ya da
cep telefonundan qr/barkod okutarak onun ürünle hem online hem fiziki bir bağ kurmasını
sağlayan uygulamalardan söz ediyoruz.
Son yıllarda “Füzyon Mağazacılığın” bir miktar içine girdiğimizi söyleyebilirim ama yeterli
doza maruz kalmadığımız için değişimi tam fark etmiyoruz.  Teknolojinin gelişen imkanlarıyla
 daha da çeşitlenerek kendimizi gelecekte daha fazla içinde bulacağız. Tüketiciler daha çok
ürüne çok kısa bir sürede erişecekler, görecekler, deneyimleyecek ve alışveriş kararını fazla
yorulmadan daha kolay verecekler. Mağazalarında bu uygulamaları kullanan perakendeciler
daha çok tercih edilecekler.
Görsel Mağazacılık ve Sürdürebilirlik Hayali Bir Fikir, Ütopya mı? (6)
(Selim Antay) Peki, son günlerin en önemli konusu. Sektörden bağımsız herkes
“sürdürülebilirlik”’ten bahsediyor. Açıkçası, bana biraz herkesin diline dolanmış olan
bir moda jargon gibi geliyor. Tam anlamı biliniyor mu biraz şüpheli ve muğlak? 
 Dükkan tasarımında kullanılan malzemeleri tekrar tekrar kullanımı, doğaya atık
üretmeme ve maliyetlerin azaltılmasından mı bahsediyoruz? Çevre felaketleri,
savaşlar, atık moda ve gıda ürünleri, kişi başına düşen milli gelir gibi başlıkları
düşündüğümüzde sürdürülebilirlik perakende sektörü için tam olarak ne anlam ifade
ediyor?  Moda mı şuurlu bir aktivite mi?
(Mine Erkan) Yıllar önce Sürdürülebilirlik kavramı ortaya atıldığında sanki bir trend gibiydi.
Birçok marka belli oranda sürdürülebilir ürün ya da tavırla modayı bir ucundan yakalamaya

çalışıyordu. Ancak son dönemlerde bu kavram daha çok anlaşılır oldu. Gerekliliği fark edildi
ve bilinçli tüketicinin gösterdiği reaksiyonla markalar da bu işi daha doğru yapmaya
başladılar. Mağazacılıkta tam olarak ne kadar etkinliğin başarılmış olduğu tartışmaya açık.
Ambalaj malzemelerinin geri dönüşümlü malzemelerden yapılmasını zaten sıkça görüyorduk.
Ancak bu tam bir sürdürülebilirlik sayılmaz.  Kağıt malzeme kullanılmış kağıttan yapılıyor,
fakat o kağıt çanta sonra belki, bir dolgu malzemesi oluyor, sonra da en fazla tuvalet kağıdı
olup çöpe karışıyor. Bu sürdürülebilirlik değil ‘downcylcle’ şeklinde tanımlanıyor. Yani ‘aşağı
dönüşüm’
Bir ürünün daha sonra hammadde haline gelip defalarca uzun ömürlü başka bir ürüne
dönüşme döngüsünü sürdürebilirlik olarak tanımlıyoruz.  Burada üründe malzeme kaybı
meydana gelmemekte,üretim sırasında az ve çevreye zarar vermeyen atık oluşmakta,
değişim ve dönüşümle maddenin kullanım ömrünün uzatılmasından bahsedilmektedir.  Ana
fikir  dünyanın kısıtlı kaynaklarının daha yavaş tüketilmesidir.  Örnek olarak atık plastik ya da
akriliklerden yapılmış ürünler verilebilir. Çanta, halı, mobilya ya da ev ürünleri bence
sürdürebilirlik kavramı için uygun ürünlerdir.  Tabi aslında yün, pamuk, keten  gibi doğal
ürünlerin kullanılması halinde, dönüşüm ve doğaya verilen zarar daha az. Tabi bu ürünlerin
üretim prosesleri de önemli. Kimyasal kullanımı ya da üretim sırasında çok atık oluşması
malzemenin ne kadar sürdürülebilir olmasına bağlı olmaksızın çevreye, doğaya zarar
verilebilir. Jean kumaşları ağartmak için çok fazla kimyasal ve su kullanıldığını biliyoruz. Bu
durum, Jean kategorisindeki özellikle ağartılmış ürünleri sürdürülebilir olmaktan çıkarıyor.
Jean üretiminde sürdürülebilir prosesler uygulayan markalar da var bu arada, bunları
araştırmak lazım.  Fark yaratan ve bunu müşteriye de doğru şekilde ifade eden markaların
öne çıkması ve satış başarısı elde etmesi için biraz daha zamana ihtiyaç var. Sürecin henüz
başındayız.
Dediğiniz gibi sürdürülebilirliği hakkını vererek uygulayan markalar henüz azınlıkta,
Çoğalmasını ümit ediyorum. Bu öylesine bir beklenti değil, ekolojik dengesi, iklimleri
bozulmuş dünyamız için bir zorunluluk.  Farkındalık yaratmak için dev üreticilerin ve
devletlerin bazı yasal kısıtlama ve kuralları belirlemeleri ve uygulamaları şart!
VM İşinin Geleceği Nasıl şekillenecek? (7)
(Selim Antay) Mine hanım,  son bir soru daha sorarak sohbetimizi bitirmek istiyorum. 
Sizin IMA’da ve bağımsız olarak Görsel Mağazacılık üzerine dersler verdiğinizi
biliyoruz. Hatta, sektörde halihazırda çalışan çoğu VM uzmanı sizin öğrenciniz.  İçinde
bulunduğunuz zaman tam da Analog’tan tam dijitale bir geçiş dönemi olarak
tanımlamak pek yanlış olmaz.
Daha önce anlattıklarınızdan yola çıkarak, esas vurgulamak istediğim konu
dijitalleşme ve AI ‘nin daha etkin olmaya başlamasıyla birlikte çoğu VM’cinin iş
bulmakta zorlanabileceklerini düşünüyorum. Daha doğrusu mesleklerini başarılı bir
şekilde icra edebilmek için Mağaza Görsel Tasarımı, Müşteri Deneyimi, Mimari Tasarım
ve Çizimi ve bir çok yazılımı etkin olarak kullanmak zorunda kalacaklar. Yani, bugünkü
ders içeriğiniz, müfredat epeyce değişmek zorunda kalacak.
(Mine Erkan) Elbette ders içeriklerimiz zamanla değişiyor, bazı bölümlerde ana başlıklar
kalıyor, görseller güncel olanlarıyla değişiyor. Trendleri anlattığımız dersler zaten her sezon
güncelleniyor. Mağazacılığı etkileyen faktörler de her zaman değişerek eğitimlerimizde yer
alıyor. Ayrıca programımızdaki eğitmenler genelde sektörde çalışan, donanımlı eğitmenler.
Onların, benim tecrübelerimiz de eğitime her zaman katkıda bulunuyor. Güncelden kopuk
sadece akademik bir yaklaşım değil, yaşayan, gelişen değişip dönüşen bir eğitim. Ayrıca
öğrencilerimizi yeni trendler konusunda önemli kaynaklara erişimi olan olan kütüphanemize

de yönlendiriyoruz. Bir eğitmen olarak  ben de kendimi güncelleyebilmek , trendleri takip
edebilmek için bu kaynakları kullanıyorum, çeşitli eğitimlere katılıyorum ve yurtiçi, yurt dışı
 fuarlardan faydalanıyorum.
Son olarak şunu eklemek isterim. Ülkemizde Görsel Mağazacılık halen hak ettiği yeri ve ilgiyi
göremedi. Şu anda Türkiye’de bünyesinde hiç VM uzmanı bulundurmayan markalar var.  Bu
sebeple farkındalık arttıkça firmaların VM kadrolarının daha donanımlı, eğitimli kişilerden
oluşturacaklarını düşünüyorum. Böylece bu meslek daha çok tercih edilir hale gelecek. Ben
Türkiye’de bu mesleğin geleceğinin parlak olduğunu düşünüyorum. Bu alana girmek
isteyenlerin eğitimlerini alıp sektöre girmeliler, biraz sabrederlerse yolları açık.
Bu arada yanlış bir algı oluşmasın. Görsel Mağazacılık işini yapmak için mutlaka tasarım
bazlı bir eğitimden geçmek gerekmiyor. Daha önce de bahsettiğim gibi çok aşamalı ve çeşitli
işleri kapsayan bir alan olduğundan tasarımcıların dışında  styling’de başarılı ve yönetimsel
işlerde başarılı kişiler Görsel düzenleme yöneticisi, müdürü olarak rahatlıkla iş bulabilir.
Tamamen farklı bir eğitim almış ama mağazacılık alanında çalışan ve ya satıştan geçen
yönetim becerileri, styling’i  ve estetik algısı güçlü kişiler zaten oldukça başarılı şekilde bu işi
yapmaktalar. Benim yaratmak istediğim farkındalık; bu kadrolara tasarım eğitimi almış
kişilerin mutlaka dahil edilmesi gerektiği.
Harika bir sohbetti. Ağzınıza sağlık!
Selim Antay

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked *