Menu

Cebimizdeki Anahtarlar

Kimbilir kaç tane anahtar vardır cebimizde, hiç kullanılmamış… Öylece dururlar cebimizde, onları gittiğimiz her yere taşırız. Çoğunlukla kullanmak aklımıza gelmez. Tam anahtarın uyduğu kapının önündeyken bile, cebimizdeki anahtarı kullanıp kapıyı açmak aklımıza gelmez. Onun yerine önce zile basarız, sonra vururuz, ardından yumruklarız ve bazen de bir omuz darbesiyle kapıyı kırarız. Kapıyı anahtarla açmak aklımıza gelmez.

Çünkü tam da ihtiyacımız olan o anahtarın, cebimizde olduğunu bilmeyiz, hatırlamayız. Zora o kadar alışmışız ki herşeyin kolaylıkla da çözülebileceği ihtimalini unuturuz.

Bir sorunla karşılaştığımızda çözümle de karşılaşırız aynı anda. Evren bize sorun ve çözümü bir arada veriyor. Onlar bir birinin zıddıdır, tamamlayıcısıdır, bir bütündür. Ayrılmazlar birbirinden… Dünyadaki dualitedir.

Biz sorunları hemen farkederiz, tanırız, hemen içine düşer, çözümden uzaklaşırız. Oysa çözüm de orda, o kadar yakınında, hatta cebimizde’dir. Cebimizde, yaşadığımız sorundan kurtulmamızı sağlayacak olan anahtarla dolaşır, çözüm ararız, birilerini suçlarız, birilerine fikir danışırız. Çoğunlukla danıştıklarımız da, kendi ceplerindeki anahtarlardan haberiz, sorunlarıyla boğuşmaktadır. Ordan nasıl bir yardım alabiliriz ki…

Sorun olarak gördüğümüz herşey bir fırsat aslında. ‘Kim olduğumuzu’ hatırlamak için bir fırsat. ‘Sınav’ da diyebiliriz onlara. Girdiğimiz sınavlar bir üst sınıfa geçmek için bir fırsat değil midir? Çoğunlukla aynı dersleri sürekli alıyor, aynı sınavlardan geçiyoruz, sınavda sorulan sorular aynı burdan belli değil mi? Sınıfta kalıyoruz, yine aynı dersleri alıp, yine aynı sınavlara giriyoruz. Kişiler, yerler, olaylar değişiyor ama ders hep aynı. O dersten geçememişsek nasıl bir sonrakine geçebiliriz, 1. sınıfta okurken 3. sınıfın dersini anlayabir miyiz?

Bazılarımız bir süre sonra sınavın sorularını ezberlemiş hale gelir. Hep aynı sorular ne de olsa, aynı cevaplar verilir, sonuç; yine sınıfta kalırız… Daha önce de bu cevaplarla sınıfta kalmamış mıydık, yine kalırız, bir daha kalırız… Doğru cevabı hatırlayana kadar….

Cevap hep bizimle ilgilidir. Başkalarını suçlayarak cevaptan uzaklaşırız. Oysa onlara teşekkür etmeliyiz, o dersi öğrenmemiz için en zor rolleri ustalıkla oynamışlardır, neden böyle yaptığını bilmeden. Üst düzeyde, en ince ayrıntısına kadar planlanmış mükemmel bir oyundur bu. İçsel olarak biliriz, herşeyin olması gerektiği gibi olduğunu. Çünkü bu oyunun yönetmeni de biziz, oyuncusu da. Unuttuğumuz şey ise; üzerine düşen rolü oynayan bir oyuncu olarak görmemiz kendimizi sadece. Yönetmenin, oyunu kuranın, en önemli kararları verenin de kendimiz olduğunu unuturuz. Hatırlayabiliriz… Cebimizdeki anahtarları farkedebiliriz. Her sorunda kendimize daha çok yaklaşıp , kendimizle daha yakından tanışıp kim olduğumuzu anlayabiliriz. Hepimiz usta yönetmenleriz, hem yönettiğimizi hem oynadığımızı hatırlayıp güzel oyunlar çıkaralım.

Oyuna o kadar da kaptırmayalım kendimizi.

Sevgiyle,

Mine Erkan

1 Comments

Leave a Reply to Anonymous Cancel reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *